SİYAMİ AKYEL/MİLLİ GAZETE
Nedim Urhan Hocamız da aramızdan ayrılıp, ebedi yurduna doğru yola çıktı. Önce Osman Öztürk Hoca, ardından Ali Nar Hocamız, peşinden Enver Baytan Hocamız, Nedim Urhan Hocamız. Bu ayrılıklar, bu bırakıp gitmeler elbette mukadderdir, elbette ebedi yurda ilticadır, elbette sonsuza kadar ayrılık değildir. Ancak ilminden, irfanından, ahlakından istifade ettiğiniz hocalarınızın teker teker ayrılıkları insana yalnızlık duygusu yaşatıyor. Ali Nar Hocamın, İslâmî İlimler Kültür ve Edebiyat Vakfı (İSEV) başkanlığı sürecinde tanımıştım bu değerleri. Vesile olan Ali Nar Hocamdı “Nedim Urhan, Enver Baytan ve Osman Öztürk Hoca” ile tanışmama.
Ali Nar Hocam ve Nedim Urhan Hocamın muhabbeti başkaydı. Özellikle son yıllarda birbirlerine çok daha yakındılar. Herhangi bir meselede Ali Nar Hocam, “Bunu bir de Nedim Hoca’yla istişare et” derdi. Nedim Hocamın yanına gittiğimde ise, “Ali Hoca’yla görüştüysen mesele yok” derdi. Sonra tanışmalarını ve ortak yönlerini öğrendim. İkisi de büyük İslâm âlimi, el-Ezher mezunu Ahmed Davudoğlu Hoca’nın talebesiydi. İkisi de devrin önemli İslâm/Ehl-i Sünnet âlimlerinden ders almıştı. İkisi de gençliğinde Necip Fazıl’la teşrik-i mesaide bulunmuştu ve ikisi de Erbakan Hoca’nın dostuydu ve İslâm davasına omuz vermişti.
Nedim Urhan Hoca ile Ali Nar Hoca’nın dostlukları kadimdi gerçekten. Bu dostluklarını Nedim Hoca şöyle anlatıyor: “İkimiz de son devrin büyük Ehl-i Sünnet âlimlerinden Ahmed Davudoğlu Hoca’nın talebesiydik. Hocamız bize ‘Şeyh Ali’, ‘Şeyh Nedim’ derdi. Davudoğlu Hoca, İslâm davası için Bulgaristan’da on iki defa elektrik şokuna maruz kaldığını anlatırdı. Ali Nar Hoca da Davudoğlu Hoca’dan aldığı mücadeleci ve sağlam akide sahibi olma özelliklerini hayatının sonuna kadar devam ettirmiştir. İkimiz de son devrin önemli âlimleri ‘Ahmet Davudoğlu, Ömer Nasuhi Bilmen, Bekir Haki Yener, Enver Baytan, Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı gibi Ehl-i Sünnet ulemasıyla irtibatlı olduk; dinde reformist ve yenilikçilere hiç itibar etmedik.”
Gençlik yıllarında Üstad Necip Fazıl’ın mücadelesine destek veren Nedim Urhan Hoca için Üstad Necip Fazıl, “Bakınız, bu genç adamı takip ediniz. Bunun peşinden gidiniz. İşte Müslüman Türk genci; böyle zeki, cesur ve akıllı olur” demiş ve takdirlerini bildirmiştir.
Nedim Hoca’nın Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca ile teması da talebelik yıllarında başlar. Fatih’te Dr. İsmail Bey’in ofisinde ve İskender Paşa Camii’nde Erbakan Hoca’yla tanışır. Ancak şahsen tanışması Erbakan Hoca’nın Odalar Birliği başkanlığı dönemine tesadüf eder. Hoca’yı ilk gördüğünde hissettiklerini, “Bilgili, birikimli, ümmetin ve insanlığın dertlerini dert edinmiş, sorunlara İslâm medeniyeti çerçevesinde çare ve çözümler arayan mümtaz bir şahsiyetti” sözleriyle açıklayan Nedim Hoca, Erbakan Hoca ile şahsen tanışmasını şu sözlerle anlatıyor: “Millî Görüş Hareketi çalışmalarını başlatmasıyla dünyamız ve ufkumuz daha da değişti. Öncesinde radikaldim, siyasi hiçbir görüşe bağlı kalmamıştım. Fakat Adnan Menderes’e sempati duyuyordum. Erbakan Hoca ile tanıştığımız gün aradığımı bulduğumu düşündüm, Elhamdülillah.”
Nedim Urhan Hoca’nın Millî Görüş’e yakınlığından rahatsız olan “üçlü çete” ve beraberindeki art niyetli öğretim üyeleri, fakültede kumpaslarla Hoca’yı yıldırmaya çalışmıştı. Nedim Hoca, bu entrikalarla 2,5 yıl mücadele ettikten sonra ancak doktorasını bitirebilmiştir. Hoca’ya karşı talebelerin yoğun ilgisini gören mahut klik, baskılarına devam etmiş, ancak bütün bu engellere rağmen Nedim Hoca’nın yükselmesini ancak 2,5 yıl geciktirebilirler ama Hoca’nın içindeki dine, imana hizmet aşkını asla engelleyemezler.
Nedim Urhan Hoca’nın Millî Görüş’le münasebeti siyaset üzerinden değildir. Sürekli Millî Görüş’e yardım eden, vakıf çalışmalarında öncülük eden, konferans, seminer ve sohbetlerle davasını anlatan Nedim Hoca, 1977 seçimlerinde Giresun’da MSP’den milletvekili adayı olur. Partisi kazanamadığı için milletvekili seçilemez ve bir daha da siyasetin içinde aktif yer almaz; hizmetlerini hocaefendi olarak sürdürür. Kendisini “Ehl-i Sünnet vel-cemaat görüşünün sempatizanı kabul eden ve aynı zamanda bu görüşü müdâfaa eden bir mensubu olarak kıyamete kadar devam edeceğini” ilan eden Doç. Dr. Nedim Urhan Hocamız, hayatını “dinde reform, dinlerarası diyalog, mezhepsizlik ve Peygambersiz İslâm” gibi İslâm’ın içini boşaltmaya yönelik cereyanlarla mücadeleyle geçirmiş son devrin önemli Ehl-i Sünnet âlimlerindendi.
Nedim Urhan Hoca’nın, Kur’an-ı Kerim’e ve Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in emirlerine itaat konusundaki hassasiyetleri üst düzeydeydi. Bu konuda, “Mümin olmak için her hususta Yüce Allah’a ve Rasûlü’ne itaat etmek olmazsa olmaz bir şarttır” diyen Nedim Hoca, Haşr Sûresi 7’nci ayetindeki, “Rasul, size neyi getirdiyse alın, neyi yasak ettiyse ondan sakının” emrini örnek göstermekte ve bu ayetin “müminin Rasûlullah’ın söz ve davranışlarına nasıl bakacağını, sünnetin değerini ve konumunu belirttiğini” söylemektedir.
Son yıllarda Nedim Urhan Hoca’nın öne çıkan hasletlerinden birisi de vakıf insan olmasıydı. İSEV (İslâmî İlimler, Kültür ve Edebiyat Vakfı), İstanbul Kültür Eğitim Vakfı, Artvinliler Kültür ve Dayanışma Vakfı, Dar’ul Erkam Derneği gibi onlarca STK’nın kuruluşunda yer almış, MGV ve AGD’nin hizmetlerinin devamına katkı sağlamıştır.
İlmiyle, irfanıyla, mücadelesiyle, hayır ve hasenattaki hizmetleriyle örnek gösterilecek istikâmet sahibi bir hoca, bir yol gösterici, bir eğitimci, bir vakıf insanıydı. Bu vesileyle bir araya geldiğimiz, istişare ettiğimiz, özel sohbetlerimizde ilminden istifade ettiğimiz Nedim Urhan Hocamızla “hayatını” yazmam konusunda mutabakata varmıştık, nasip olmadı. Hocamız “Ali Nar Hoca ve Düşünce Yapısı” kitabıma takriz yazmış, Ali Nar Hocamızın cenaze namazını kıldırmıştı.
Elbette üzerimizde çok hakkı vardı. Hayattayken o bizden duasını esirgemedi, biz de vefatından sonra hep hayırla ve duayla anacak, gönlümüzden hiç çıkartmayacağız. Nasıl çıkartabiliriz ki, bir görüşmemize oğlum Emir Halil’le birlikte gitmiştik. Vefat ettiğini öğrendiğinde oğlum, “Baba Nedim Hoca’nın cenazesine neden beni götürmedin? Ben onu çok seviyordum” dedi. Her yaştan insanı etkileyebilen böyle abide bir şahsiyeti nasıl unutabiliriz ki…
1934 yılında Artvin Şavşat’ta başlayan hayat serüveni, 3 Ekim 2022 Pazartesi akşamı nihayete erdi. Kur’an ve Sünnet’e hizmetle, istikamet üzere bir ömür süren Nedim Urhan Hocamıza Allah-u Teâlâ rahmet etsin. Makamı âli, mekânı Cennet olsun. (Âmin).